Deniz Kütüphanesi Fasikülü, içindekiler

 

Deniz Küstü

Son güncelleme: 25/08/22
Contributors: Hakan Tiryaki

Eser Hakkında...

Başka türlü bir şeydir Deniz Küstü; sadece bir roman değildir. Öyle ustaca bir kurgusu ve anlatımı vardır ki içinde kaybolursunuz, an gelir köşe bucak kaçan Zeynel'le başınız döner sizin de neon ışıklı reklam panoları arasında. An gelir gözleriniz dolar, öfke tüm bedeninizi sarar gözünüzün önünde tüfekle vurulan yunus denizi kırmızıya boyarken. Çürüyen, kocamış Şehr-i İstanbul gerçek kahramanıdır aslında romanın.

Romanlarında, Karadeniz'den Toroslar'a, Ağrı Dağı'ndan Ege'ye uzanan çok geniş bir Anadolu coğrafyasını anlatan Yaşar Kemal, Deniz Küstü'de, ana tema olarak İstanbul'un çürüyen doğasını seçer. Bir kentin tüm coğrafyasıyla her anlamda yozlaşmasının ve çürümesinin anlatıldığı romanda, tüm karakterler İstanbul'a göç yoluyla gelmişler ve beraberlerinde hayallerini de sürüklemişlerdir.

Deniz Küstü ütopyaların ve anti-ütopyaların çarpışma alanıdır.

Yazar: Yaşar Kemal

Baskı Tarihi: Aralık 2016

Sayfa Sayısı: 430

ISBN: 9789750807138

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Kitabın Türü:​ Roman, Edebiyat


Deniz Küstü üzerine bir alıntı

Deniz Küstü’nün olay örgüsü içinde yer alan hikâyelerden belki de en etkileyicisi, bazı eleştirmenlerin Ernest Hemingway’in The Old Man and the Sea (Tk. Yaşlı Adam ve Deniz) yapıtından esinlenme olarak yorumladıkları Selim balıkçı ile kılıç balığının hikâyesidir. Romanda bu hikâyeye başlı başına bir bölüm ayrılmıştır. Yaşar Kemal, Denizler Kurudu’da bu hikâyeyi, Hemingway’in yapıtının Türkçe çevirisinden önce bir balıkçıdan dinlediğini anlatmaktadır. Yazar, bunun bir deniz ve balıkçı hikâyesi olduğunu söylemekte, “İstanbul’da, şu anda bu olaya tanıklık etmiş üç kişi olmasaydı” bu hikâyeyi yazmayacağını belirtmektedir (194).

Yazarın söz ettiği üç kişi, kendiyle birlikte, hikâyenin diğer dinleyicileri olan yakın arkadaşı yazar Sait Faik ve Kör Agop’tur. Olay, “Hoca” lâkaplı bir Menekşe balıkçısı olan Mustafa’nın başından geçmiştir. Hoca’nın anlattığına göre, balığın çok olduğu bir günde Adalar açıklarında avlanırken oltasına büyük bir kılıç balığı takılır. Hoca, sabahın erken saatlerinden ikindi üstüne kadar balığın peşinde sürüklenir. Kayığı birkaç kez batma tehlikesi geçirir. İkindi üstü, balık, suyun yüzüne çıkarak kendini gösterir. Balığı gördükten sonra birkaç saat daha uğraşsa onu yakalayacağından iyice emin olan balıkçı, birden içine dolan bir sevinçle fikrini değiştirir ve oltanın ipini keserek balığı azat eder (194-99). Deniz Küstü’de bu hikâyenin aslına sadık kalınarak, ancak daha ayrıntılı bir şekilde Selim balıkçının başından geçtiği anlatılmıştır. Yaşar Kemal, bu hikâyenin yazıya geçirilmesini ise şöyle aktarmaktadır:

Hemingway “Yaşlı Adam ve Deniz”i yazmamıştı daha. Sait bana dedi ki:

“Sen denizden ne anlarsın ulan,” dedi. “Ben yazacağım Hocanın hikayesini.” Birkaç yıl gittim geldim, gittim geldim. Sait ha bugün yazacağım ha yarın derken, bu sırada “Yaşlı Adam ve Deniz”in Türkçesi çıktı. Saidin döğünmesi görülecek şeydi. (199)
[....]

Şimdi Sait sağ olsaydı [....] bu hikayenin yazıldığına sevinirdi. Bir başka şeye daha sevinirdi. İhtiyar Balıkçı hikayesinden sonra, Hocanın balığın ipini kesip, Hocanın balığı bırakmasına seviniyordu. “Ulan,” diyordu, “hikaye anlatmakta Hoca hepimizden usta be. Koskoca Hemingway bile yaşlı adama balığın ipini kestiremedi be. Yuf olsun ervahımıza... Bir Hoca kadar olamadık be.” (200)

YAŞAR KEMAL’İN İSTANBUL’UNA ÇEVRECİ BİR YOLCULUK
Bilkent Üniversitesi, Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yeni yorum ekle
Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.